Aile Hukukunun gelişim süreci tarihsel olarak Tanzimat’ın ilanından sonra 1917 yılında yürürlüğe giren Hukuk-ı Aile Kararnamesi ile başlamıştır. Günümüzde 2002 tarihinde yürürlüğe giren Türk Medeni Kanunu ile de Cumhuriyet’in ilk yıllarında aile hukuku alanında gerçekleştirilen devrimin eksik kalan parçalarını tamamlamaya çalışılmıştır.

Aile, evlilik bağı ile birbirine bağlanan eşleri ve bu eşlere soy bağı ile bağlanan kişileri ifade eder. Aile hukuku, medeni hukukun aile çevresindeki ilişkilerinin yer aldığı bir alt hukuk dalıdır.

Nişanlanma, evlenmenin koşulları ve hükümleri, boşanmanın koşulları ve sonuçları, mal rejimleri, aile konutu, soybağı, evlat edinme, velayet, çocuğun nafaka hakkı, vesayet, kayyımlık, yasal danışmanlık, yardım nafakası aile hukukunun başlıca konuları olarak sayılabilir. Aile içi şiddet, taşıyıcı annelik, yapay döllenme, çocuk istismarı ve çocuk kaçırma gibi kadın hakları ya da çocuk haklarını içine alan konular ise başlı başına ayrı bir inceleme alanı oluştursa da aile hukukunun ilgi alanı içindedir ve gerek uluslararası sözleşmelerde gerek iç hukukta özel olarak düzenlenmiştir.

Yaşam arkadaşlıklarının Türk aile hukuku içindeki yerine bakıldığında; evlilik dışı yaşam arkadaşlığına Türk hukuk düzeninde bir hak bağlanmamıştır. Bununla beraber çocuğun üstün menfaati gözetilerek çocukların evlilik birliği içinde veya dışında doğmuş olması konusunda bir ayrıma gidilmemiştir. Çocuklar ister evlilik içinde ister evlilik dışında doğsun eşit haklardan yararlanacaklardır.

Kadınların, çocukların, engellilerin haklarını korumakla sorumlu aile içi hukuku sağlamakla görevli özel mahkemeler aile mahkemeleridir. Aile hukuku kapsamında Türk Medeni Kanunu’nda özel yasalarda düzenlenen konulara ilişkin uyuşmazlıklar aile mahkemelerinin iş alanına girer. Boşanma davalarında tazminat, nafaka, mal paylaşımı, velâyet davaları ve şiddet içerikli davalar aile mahkemelerinde görülen davalara örnektir.